NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
مُسَدَّدٌ
حَدَّثَنَا
أَبُو عَوَانَةَ
عَنْ
مَنْصُورٍ
عَنْ شَقِيقٍ
عَنْ
مَسْرُوقٍ
عَنْ
عَائِشَةَ
رَضِيَ
اللَّهُ
عَنْهَا
قَالَتْ
قَالَ
النَّبِيُّ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ إِذَا
أَنْفَقَتْ
الْمَرْأَةُ
مِنْ بَيْتِ زَوْجِهَا
غَيْرَ
مُفْسِدَةٍ
كَانَ لَهَا أَجْرُ
مَا
أَنْفَقَتْ
وَلِزَوْجِهَا
أَجْرُ مَا
اكْتَسَبَ
وَلِخَازِنِهِ
مِثْلُ ذَلِكَ
لَا يَنْقُصُ
بَعْضُهُمْ
أَجْرَ بَعْضٍ
Âişe (r.anhâ)'dan;
demiştir ki: Resülullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:
"Kadın kocasının evinden
kötülük kastetmeksizin infak ederse, ona infakın sevabı, kocasına da
kazanmasının sevabı verilir. Hizmetçisine de o kadar sevab verilir. Onlardan
birisi diğerlerinin sevabını eksiltmez."
İzah:
Buharî, zekât, buyu;
Müslim, zekât; Tirmizî, zekât; İbn Mâce, ticâret; Ahmed b- Hanbel, VI, 44.
Erkeğin kazancından
kadının tasarrufta bulunması gerekir. Buradaki rivayette, gerekse diğer hadis
kitaplarındaki rivayetlerde bazı kayıt ve şartlara bağlanmıştır.
Hadiste geçen kötülük
kast etmeksizin” kaydından infak edilen şeyin âdeten verilen şeylerden olması,
örfen belirlenmiş miktarları geçmemesi, israf hududuna varmaması, aile
dirliğim bozmaması gibi şartlar anlaşılmaktadır.
Asıl önemli olan da
kadın veya hizmetçinin mal sahibinin infaka rızasının olup olmadığını
bilmesidir. Bu bakımdan kadının, kocasına ait maldaki tasarrufunun sahih
olması, erkeğin açıkça veya delâleten iznini bilmesine bağlıdır. Koca ile
diğer insanlar arasında bu bakımdan fark yoktur. Meselâ kadın, örfen verilecek
miktarda ve verilmesi âdet olan bir şeyi vermişse kocanın delâleten izni var
sayılır. Eğer örf, kesin olarak izne delâlet etmiyorsa, kocanın izni şüpheli
ise, veya verilen malın benzerlerine, kocanın cimrilik yaptığı bilinir ve onun
bu halinden razı olmayacağı anlaşılırsa, kadının veya başkasının o malı vermesi
caiz olmaz. Açıkça mal sahibinin izninin alınması gerekir.
Hadis, kadın ve
hizmetçiyi yukarıda zikredilen şartlar dahilinde dilenciyi boş çevirmemeye
teşvik ediyor. Bu davranıştan dolayı alınacak ecri bildiriyor.